- Muhtaç Aylığı
- Aşevi Hizmeti
- Eğitim Yardımı Ve Burs Hizmetleri
- Yurt İçi Kuru Gıda Yardımları
- Yurt Dışı Kuru Gıda Yardımları
- Vgm Hayır Hizmetleri Bülteni
- Vgm Hayır Hizmetleri Broşürleri
- Vakıf Evi
- Müzeler
- Kaçakçılıkla Mücadele
- Kütüphaneler
- Teberrükat Eşyaları
- Türk Vakıfları Araştırma Merkezi
- Çocuk Köşesi
MÜZELER
- ANKARA VAKIF ESERLERİ MÜZESİ
- EDİRNE - SELİMİYE VAKIF MÜZESİ
- GAZİANTEP - MEVLEVİHANESİ VAKIF MÜZESİ
- HALI, KİLİM VE DÜZ DOKUMA YAYGILAR MÜZESİ (İSTANBUL)
- İSTANBUL-AKARETLER MUSTAFA KEMAL MÜZESİ
- KASTAMONU - ŞEYH ŞABAN-I VELİ VAKIF MÜZESİ
- KONYA - SAHİP ATA VAKIF MÜZESİ
- TOKAT - MEVLEVİHANE VAKIF MÜZESİ
- TÜRK İNŞAAT VE SANAT ESERLERİ MÜZESİ
- TÜRK VAKIF HAT SANATLARI MÜZESİ
- ÇİFTE MİNARELİ MEDRESE VAKIF ESERLERİ MÜZESİ (ERZURUM)
- SİVAS GÖK MEDRESE VAKIF MÜZESİ
ANKARA VAKIF ESERLERİ MÜZESİ (İLK HUKUK MEKTEBİ)
İlk Hukuk Mektebi olarak bilinen bina, I. Ulusal Mimarlık Dönemi eseridir. I. Ulusal Mimarlık Dönemi, 20.yüzyıl başlarında II. Meşrutiyetin ilanı ile başlayıp, Cumhuriyetin ilanı ile gelişerek 1930'larda sona eren bir dönemi yansıtmaktadır. Bu anlayışta yapılan Ankara Eski Hukuk Mektebi Binası da geleneksel süsleme ve mimari elemanların kullanılmadığı oldukça sade cephelere sahip olan erken örneklerden biridir.
Cumhuriyetin kuruluşundan sonra Başkent Ankara'nın imarı için büyük çaba sarf eden Vakıflar Genel Müdürlüğü (Evkaf Umum Müdürlüğü) tarafından 1927 yılının sonlarında bugünkü Kültür ve Turizm Bakanlığının (O zamanki Hariciye Vekâleti) kuzeyinde büyük bir ilkokulun yapımına başlanmıştır. Ancak 1928 yılı sonlarında bu yapı Hukuk Mektebine tahsis edilmiştir.
1928-1941 yılları arasında Hukuk Mektebi olarak kullanılan bina, bir süre Ankara Kız Sanat Mektebi ve Ankara Yüksek Öğrenim Vakıf Kız Öğrenci Yurdu olarak hizmet görmüş daha sonra üst katları Ankara Müftülüğü tarafından kiralanmış, bodrum katı ise, Vakıflar Genel Müdürlüğünce halka hizmet veren Aşevi olarak kullanılmıştır.
2004 yılına kadar Ankara Müftülüğü tarafından kullanılan yapı, Nisan 2004 tarihinde boşaltılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Müze amaçlı kullanılmak üzere restorasyonu yapılarak, “Ankara Vakıf Eserleri Müzesi” olarak ziyarete açılmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğünce yeni açılan müzeler içerisinde merkez müze konumunda olan müzede, sergi salonları, idari birimler, depolar, geçici sergiler için tahsis edilecek çok amaçlı salonun yanı sıra halı yıkama havuzu, konservasyon ve restorasyon üniteleri de yer almaktadır. Bir bahçe içerisinde yer alan binanın arka kısmında personel ve müze ziyaretçilerine hizmet verecek kafeteryası bulunmaktadır.
Ankara Vakıf Eserleri Müzesinde; yıllardır Vakıflar Genel Müdürlüğü depolarında muhafaza edilmiş Türkiye'nin bütün yörelerinden toplanmış halı ve kilim örnekleri, şamdanlar, Kur'an-ı Kerimler, Padişah Vakfiyeleri, saatler, Hat levhalarının yanı sıra, Ahi Evran Camii'nin 13.yüzyıla ait ahşap pencere kanatları, ile vaaz kürsüleri, çini panolar, para keseleri, önceki yıllarda yurt dışına kaçılmış ve geri alınmış eser örneklerinden Kâbe örtüleri ve Sivas -Divriği Ulu Camiine ait kapı kanatları, ahşap paneller, Vakıflar Genel Müdürlüğünde kullanılmış fotoğraf makineleri, cam filimler ve aksesuarları, her türlü teknolojik imkanların yardımıyla sergilenmektedir.
ADRES:
Atatürk Bulvarı
No:23
Ulus/ANKARA
Tel: 0312 31149 25
Giriş Ücretsizdir.
SELİMİYE VAKIF MÜZESİ
Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2006 yılında restore edilerek Selimiye Vakıf Müzesi olarak işlev verilen Dâru’l-Kurrâ Medresesi, Selimiye Külliyesi içerisinde, Selimiye Cami'nin güneybatı köşesinde yer almaktadır. Cami, Dâru’l-Hadîs ve Dâru’l-Kurrâ Medreseleri ve mektepten oluşan külliye, Mimar Sinan tarafından 1569-75 yılları arasında Sultan II. Selim adına inşa edilmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivinde kayıtlı bulunan 10 Rebiulevvel 987 (07. Mayıs 1579) tarihli vakfiyesinde “…kıraat olunmak için bir büyük odayı ve diğer on yedi odayı kapsayan bir Dâru’l-kurrâ vardır..” ifadesiyle Dâru’l-Kurrâ’nın bir büyük oda daha küçük on yedi adet odadan müteşekkil olduğu yer almaktadır.
Düzgün kesme taş ve tuğla malzeme ile inşa edilen Dar'ül Kurra Medresesi'ne görkemli bir taç kapı ile girilir. Ortada dikdörtgen avluyu dört yönden revak çevreler. Revağın gerisinde doğu yönde yer alan kare planlı kubbeli büyük oda dershane ve mescit, güney ve batı yöndeki odalar medrese hocalarının ve öğrencilerinin kaldığı odalar olarak kullanılmıştır.
Dâru’l-Kurrâ; Arapça "Dâr" ve Kurrâ" kelimelerinden oluşan bir tamlama olup Kur'an eğitimi verilen yer manasına gelmektedir. Dâru’l-Kurrâ Medresesi ise bu eğitimin bilimsel yöntemlerle, sistemli ve bir disiplin dahilinde verildiği Osmanlı Devleti'nin bir yüksek ihtisas eğitim kurumudur. Kuran'ı Kerim ve Arapçanın temel ders olduğu bu okullarda, tefsir, hadis, kelam, fıkıh gibi derslere de yer verilmiştir. Bu okulların amacı; devletin imam-hatip, müezzin ve hafız gibi din adamı ihtiyacını karşılamaktır.
Selimiye Vakıf Müzesi’nde, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı cami ve mescitlerden elde edilen tarihi eser niteliği kazanmış teberrükât eşyalarından örnekler, Osmanlı dönemine ait yapıların onarımları sırasında ele geçen çini parçaları, lüleler, hat levhaları, el yazması Kur'an-ı Kerimler, şamdanlar, hilyeler, usturlaplar, rahleler, çini parçaları ve değişik objeler sergilenmektedir. Ayrıca dershane olarak kullanılan büyük odada yapının özgün işlevini yansıtan bir canlandırmaya yer verilmiş, revak bölümünde de caminin ve külliyenin mimarı olan Mimar Sinan anlatılmaktadır.
ADRES: Meydan Mahallesi Taş Odalar Sokak No:2
Selimiye Dâru’l-Kurrâ Medresesi / EDİRNE
Tel: 0284 212 11 33
Faks: 0284 212 32 33
Giriş Ücretsizdir.
GAZİANTEP MEVLEVİHANESİ VAKIF MÜZESİ
Gaziantep Mevlevihânesi Vakıf Müzesi, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2007 yılında Gaziantep Mevlevihânesi külliyesi içerisinde kurulmuştur.
Mevlevihane 1639 (H.1048) yılında Türkmen ağalarından Mustafa Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde Tekke Camii (Mevlevihane Camii) olan semahanenin giriş kapısı üzerindeki kuruluş kitabesinde yapım yılı olan H.1048 ve "Hayır sahibi olan Mustafa Ağa'ya iki âlemde hak inayet eylesin. Mevlana'yı Rum için bir yer yaptı. Dervişler ibadet eylesin diye. Mevlana tarihini önce söyledi. Dinle neyi çünkü hikayet ediyor" dizeleri yazılıdır. Kitabede 1048 (1639) tarihi yazılmakla beraber Vakıf Kayıtlar Arşivinde Mevlevihânenin vâkıfı “Mustafa Ağa bin Yusuf”a ait vakfiye Gurre-i Muharrem 1050 (23 Nisan 1640) tarihlidir.
Mevlevihane, kurulduğu 1639/1640 yılından günümüze kadar ticari faaliyetlerin ve bu faaliyetlere yönelik bedesten, han ve pazar gibi yapıların yoğun olarak yer aldığı tarihsel alan içerisinde yer almaktadır.
Evliya Çelebi Seyahatnamesinin Gaziantep ile ilgili bölümünde Mevlevihane ile ilgili şunlar yazılıdır: "Tümüyle kırk tekkesi olup, hepsinin en görkemlisi en çok donanmışı, yiyeceği bol ve hoş yapılısı Mevlevi Tekkesi'dir. Türkmen Ağası Mustafa Ağa yapısı olup, IV.Murad'ın silahtarı Mustafa Paşa'ya bağışlanmıştır. Tekke 40-50 yoksul hücresiyle çevrilmiş, yüksek kubbeli baştanbaşa ham ve işlenmiş mermerlerle döşeli haremi, haremin ortasında büyük bir havuzun başında rengârenk üzüm salkımlarını andıran süslü avizelerle donalı çardağı olan büyük, sağlam, görkemli bir yapıdır".
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılan restorasyonla, külliyenin haremlik ve selamlık kısımlarında kurulan müze bir avlu içerisindeki karşılıklı inşa edilmiş iki binadan oluşmaktadır. Üç katlı ana binada Mevlevilik Kültürü ve Maden Eserleri Salonu’nda vakıf camilerinden gelen şamdanların yanında, Mevlevi canlandırmaları ve bilgi panolarıyla Mevlevihane ve Mevlevilik kültürü anlatılmaktadır. Hat Eserleri Salonu’nda çeşitli hat levhaları, Kur’an-ı Kerimler ve ders kitaplarından oluşan yazma eserler sergilenmektedir. Etnografik Eserler Salonu’nda ise Yazma eserlerin yanı sıra Mevlevihane’nin son şeyhinin ailesi tarafından bağışlanan çeşitli aile yadigarları sergilenmektedir.
Avlunun karşısındaki iki katlı revaklı binada Halı Sergi Salonu ve Kilim Sergi Salonu bulunmaktadır.
ADRES: Boyacı Mahallesi
Eski Buğday Arastası Yanı
Şahinbey/GAZİANTEP
Tel: 0342 232 97 97
Faks: 0342 232 53 17
Giriş Ücretsizdir.
HALI, KİLİM VE DÜZ DOKUMA YAYGILAR MÜZESİ
Halı Müzesi 1979 yılında İstanbul’da Sultanahmet Cami Hünkâr Kasrında kurulmuş daha sonra Ayasofya İmaretine taşınarak 2013 yılından 2020 yılına kadar burada hizmet vermiştir. Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi ise 1982 yılında Sultanahmet Camii bodrumunda kurulmuş, ancak yeniden yapılandırma ve restorasyon çalışmaları nedeniyle ziyarete kapatılmış ve yerine konservasyon laboratuvarı kurulmuştur.
Alanında birer ihtisas müzesi olan bu iki müze, Vakıflar Meclisi’nin 07.09.2020 tarihli kararıyla birleştirilerek Halı, Kilim ve Düz Dokuma Yaygılar Müzesi adını almıştır. Rüstem Paşa Camisi’nin bodrum katında yeniden kurulması planlanan müzenin açılış çalışmaları devam etmektedir.
Müzenin koleksiyonunda 13.-19. yüzyıllar arasına tarihlenen, birçoğu Divriği Ulu Camii’nden getirilen Anadolu ve Kafkas halıları, İstanbul’daki selatin camilerinden getirilen büyük boyutlu halılar ve saf seccadeler, dünyada sadece bu müzede bulunan 16. yüzyıl Osmanlı saray kilimleri ile 16.-19. yüzyıllar arasına tarihlenen geleneksel Anadolu kilimleri yer almaktadır.
AKARETLER MUSTAFA KEMAL MÜZESİ 2010
Sultan Abdülaziz döneminde Dolmabahçe Sarayı lojmanları olarak 1874 yılında yapımına başlanan, Sultan Abdülhamid Hanı Sâni tarafından Evkaf Nezareti’nin (Evkaf Bakanlığı) parasıyla inşa edilerek tamamlanan Akaretler Sıra Evleri, Osmanlı’nın Batılılaşma çabaları döneminde yapılan toplu konut örneğidir. (W) şeklinde caddeler üzerine kurulan evler kademeli olarak ve bitişik nizamda yapılmışlardır. Yapıldığı günden bu yana bazı sanatçı ve kurumlar tarafından kiralanan sıra evlerin 138 konutundan biri olan, 1253 ada, 89 numaralı parselde yer alan 540 m² kullanım alanlı üç katlı ev, Atatürk’ün İstanbul’da kiraladığı ilk ev olarak bilinmektedir. Kendisinin de Balkan ve I. Dünya savaşları sırasında cephelerden ayrılıp İstanbul’a geldiği günlerde kaldığı ev, tüm Sıra Evlerle birlikte onarılmıştır. Çeşitli belgeseller, video enstalâsyonlar, grafik tasarımlar ve efektlerle, çeşitli konularla, yeni müzecilik anlayışında bir teşhir yapılmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü, Akaretler Mustafa Kemal Müzesi 2010’u, İstanbul Beşiktaş Akaretlerde yer alan ve Atatürk’ün annesi, kız kardeşi Makbule hanım (Makbule Atadan) ve manevi oğlu Abdürrahim Tuncak’ın 1912-1919 yılları arasında kaldığı evde, Mayıs 2011 tarihinde açılmıştır.
Müze planlamasında giriş katında, genel bilgilendirme, Atatürk’ün vakıflar üzerine söylemleri, Atatürk ve vakıflar, çocuk alanı, Akaretlerin vakfiyesi, mimarı, inşaası, kullananlar ve ünlüleri anlatılmaktadır.
Birinci katta Balkan savaşları ve göç, Çanakkale’de Mustafa Kemal, Mustafa Kemal’in çalışma odası canlandırmaları bulunmaktadır.
İkinci katta Mustafa Kemal ve ailesi, yazdığı mektuplar, İstanbul’daki son günleri anlatılmaktadır. Bunlar çeşitli film projeksiyonlarla canlandırılmaktadır.
Çatı katında ise idari birimler, arşiv, kütüphane ve toplantı salonu yer almaktadır.
ADRES:
Vişnezade Süleyman Seba Cd.
No:36, 34370 Beşiktaş/İSTANBUL
Giriş ücretsizdir.
ŞEYH ŞABAN-I VELİ VAKIF MÜZESİ
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 04 Mayıs 2007 tarihinde, Kastamonu’da 15. yüzyılın başlarında kurulan Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi’ndeki geç dönem Osmanlı sivil mimarlık örneklerinden Selamlık binası, Şeyh Şaban-ı Veli Vakıf Müzesi olarak hizmete açılmıştır.
Müzede Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı cami ve mescitlerden elde edilen tarihi eser niteliği kazanmış teberrükât eşyaları ile tekke eşyaları sergilenmektedir. Eser grupları arasında; Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Kırşehir Kayseri ve Tokat yöresine ait halı ve kilim örnekleri yer almaktadır.
Müzede 16-19. yüzyıllar arasına tarihlenen çini, taş, ahşap, maden eserler, Kur’an-ı Kerim ve hat levhalar, halılar, kilimler yer almaktadır. Kastamonu tarihte bir kandil üretim merkezi olduğu için müzede çok sayıda kitabeli asma kandil bulunmaktadır. Ayrıca kültürümüzde büyük önemi bulunan sadaka taşlarından da müzede birkaç örnek yer almaktadır.
Hz. Pir Şeyh Şaban-ı Veli'nin özel eşyaları, dini-tarikat eşyaları ile Kastamonulu hattatlara ait hat eserleri sergilenmektedir.
Seyyid Sünneti Efendi tarafından 1490 M. yılından önce vücuda getirilmiştir. Külliye bünyesinde cami, türbe, dergah, kütüphane, asa suyu ve şadırvan ile dergah evleri mevcuttur.
Cami ile aynı tarihlerde caminin banisi tarafından yaptırıldığı tahmin edilen dergah, 1261/1845 yılında Sultan Abdülmecid' in emriyle Kastamonu Kaymakamı Salih Ağa tarafından tamir edilmiş, alt yapılar yenilenmiş ve ihata duvarıyla külliye çevrilmiştir. Günümüze ulaşan iki konak ve ortasındaki Hz. Pir Şeyh Şaban-I Veli'nin özel eşyalarının sergilendiği bölüm 1318/1900 yılında Azdavaylı Mahmut Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Aynı külliye içerisinde, Seyyid Sünneti Efendi tarafından 1490 M. yılından önce yaptırılan caminin ilk şekli bilinmemektedir. 988/1580 yılında Sultan 3. Murad'ın hocası ve mürşidi Şuca Efendi, Seyyit Sünneti Efendi mescidini genişleterek bugünkü haliyle camiyi yaptırmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivinde Şuca Efendi (Şüca Efendi bin Abdullah’a ait Gurre-i Ramazan 990 (19 Eylül 1582) tarihli vakfiyede caminin vakıf kurucusu tarafından yeniden ihya ve inşa edildiği ve caminin yanında bir tekkenin bulunduğu da zikredilmektedir. Ayrıca cami, 1702, 1748 ve 1950 yıllarında tamir görmüştür.
Caminin karşısında bulunan türbe, Ömer Kethüda ve Ulema ile Halk tarafından 1020 / 1611 yılında yaptırılmıştır.
Türbe ile aynı tarihlerde yapılan bir de kütüphane bulunmaktadır. Günümüzde alt katı ibadethane, üst katı ise dernek odası olarak kullanılmaktadır.
Külliye içerisindeki Asa suyu olarak anılan su hakkındaki rivayetlere gelince; " Nuh Tufanı'nda Cebrail (A.S.) Kabe civarından dört avuç toprak alarak dünyanın dört ayrı yerine atmıştır. Bu yerlerden birisi de Hz. Pir civarıdır. Nitekim bölgenin taşlık yapısı Mekke kayalıklarına benzediği gibi “ASA SUYU' nun tad ve kokusu da ZEMZEM ile aynıdır." denmektedir.
Avluda bulunan şadırvanın, Fatma Hanım tarafından 1318 / 1900 yılın Recep ayının ilk günlerinde yaptırıldığı rivayet edilmektedir.
ADRES:
Hisarardı Mahallesi
Şeyh Şaban-ı Veli Külliyesi
KASTAMONU
Tel: 0366 214 64 95
Giriş Ücretsizdir.
SAHİP ATA VAKIF MÜZESİ
Sahib Ata adıyla bilinen “Emir-i Kebir, el-Konevi, Vezir” gibi sıfatlarla anılan “Fahreddin Ali bin Hüseyin bin Ebubekir” Konya’da kurulu vakfının vakfiyesi Gurre-i Ramazan 679 (25 Aralık 1280) tarihlidir. Vakfiyede imaret (külliye) şeklinde ifade edilen yapı daha sonraki belgelerde “hanigâh/hangâh” şeklinde yer almaktadır.
Hanigâh Farsça'dan gelen bir kelime olup "hangâh" şeklinde de ifade edilmektedir. Bu terim, bir yüceltme ve onurlandırma ifadesi olarak kullanılagelmiştir. İlâhî kelimesi ile beraber kullanıldığında "Allah'ın katı" şeklinde bir mana kazanır. Bu arada hükümdarlara ait yer ve makamları yüceltmek maksadı ile "Dergâh-ı Âlî" şeklinde de kullanılmıştır. Hangâhlar birer dergâhtırlar ve kullanım şekline göre büyük dergâhlar âsitâne, küçükleri ise zaviye olarak adlandırılırlar. Sahip Ata Hanigâhı, Selçuklu Dönemi hanigâh örneklerinin en önemlilerinden biridir.
Günümüze kadar gelmiş olan bu hanigâh, Konya şehir surunun dışında, eski adıyla Larende (bugünkü Karaman) yoluna açılan sur kapısının karşısında inşa edilmiş bulunan Sahip Ata Külliyesindedir.
Külliye; cami, türbe, hanigâh, dükkanlar, çeşme ve çifte hamamdan oluşmaktadır. Külliyenin ilk yapısı olan cami 1258 yılında Sahip Ata Fahrettin Ali tarafından Mimar Kelük bin Abdullah'a yaptırılmış, 1276 tarihinde altında bir mumyalık katı bulunan bir türbe eklenmiştir.
Taç kapısındaki inşa kitabesinde, bu mübarek hanigâhın Hacı Ebubekir Zade Hüseyin'in oğlu Ali tarafından, Gıyasüddin Keyhüsrev'in sultanlığı zamanına rastlayan 1279 M. yılında, "Allah'ın Salih kullarına menzil ve takva sahibi sufilere mesken" olarak inşa edildiği ifade edilmektedir. Hanigâhın 21 sene sonra türbenin güney duvarına eklendiği bilinmektedir.
Tipik bir Selçuklu taç kapısına sahip olan hanigâh planı ile 13. yüzyılın bilinen Selçuklu tekke ve hanigâhları arasında, simetrik planlı olanların en büyüğü olarak dikkat çekmektedir. Mimarı bilinmeyen bu abidevi bina, günümüze kadar kısmen kalabilmiş çini süslemeleriyle devrinin en önemli eserlerinden biridir.
Plan itibarı ile bu eserin Merv ve Tirmiz bölgelerindeki 11.-13. yüzyıllara ait merkezi kubbeli yapılara ve aynı eksen üzerinde yer alan eyvan şeması ile de Orta Asya evlerinin plan tipine benzerlik göstermesiyle sanat ve mimarlık tarihimiz açısından önemini daha da arttırmıştır.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Konya’daki Sahip Ata Hanigâhı restore edilerek Sahip Ata Vakıf Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.
Selçuklu dönemine has firuze, patlıcan moru, kobalt mavisi çinilerle kaplı, kendisi anıt müze konumunda olan Sahip Ata Vakıf Müzesi’nde Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı cami ve mescitlerden getirilen tarihi eser niteliği kazanmış teberrükât eşyalarından örnekler sergilenmektedir.
Sergilenen vakıf eserleri arasında; Konya Alâaddin Camii’ne ait halı ve kilim örnekleri, el yazması Kur'an-ı Kerimler, kitaplar, hat levhalar şamdanlar, sancak, sakal-ı şerif, saat, çini parçaları, Beyşehir Eşrefoğlu Camii’ne ait vaaz kürsüleri ve kapı panelleri bulunmaktadır.
ADRES:
Sahip Ata Mahallesi
Uzun Harmanlar Taş Camii Caddesi No: 2
Sahip Ata Hanigahı
Meram/KONYA
Tel: 0332 353 87 18
Giriş ücretsizdir.
TOKAT MEVLEVİHANESİ VAKIF MÜZESİ
Menâḳıbü’l-ʿârifîn’de anlatıldığına göre Selçuklu Veziri Muînüddin Süleyman Pervâne, Konya’da iken intisap ettiği Fahreddîn-i Irâkī’yi Tokat’a davet etmiş ve burada kendisi için vakıf kurarak bir hankah yaptırmıştı. Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivi ve diğer arşivlerde vakfiyeye henüz rastlanılamamakla beraber, tarihi süreçteki çok sayıda belgede “Muiniddin Süleyman Pervane Bey” vakfına ve vakfa ait akar ve hayratlara ait çok sayıda belgeye rastlanılmaktadır. XIV. yüzyılda da Sultan Veled ve Ulu Ârif Çelebi tarafından Tokat’a halifeler gönderilmiştir. Bu tarihlerden itibaren Tokat’ta Mevlevîlik yaygınlaştığı ve birkaç mevlevîhâne inşa edildiği halde günümüze yalnız XVIII. yüzyılda kurulan, Tokat merkez Soğukpınar mahallesinde Bey sokağı ile Eski Hükümet ve Beyhamam sokakları arasında bulunan mevlevîhâne ulaşmıştır. II. Mehmed dönemi başlarında tutulmuş olan 859 (1455) tarihli Tahrir Defteri’nden Tokat’ta bir “Hangâh-ı Mevlevî” ve otuz iki hânelik Mevlevîhâne mahallesi bulunduğu öğrenilmekte, fakat 1472’de Uzun Hasan’ın Tokat üzerine gönderdiği ordunun âni hücumuyla şehrin baştan başa tahrip edilmesi yüzünden 890 (1485) tarihli tahrirde Mevlevîhâne mahallesinin sekiz hâneye düştüğü ve 925’teki (1519) “Mahalle-i Hoca İbrâhim nâm-ı dîger Mevlevîhâne” kaydından Mevlevîhâne mahallesinin isminin değiştirildiği anlaşılmaktadır. Nitekim Tahrir Defterlerinde Tokat merkez kazasına ait 984 (1576) tarihli vakıf kayıtları arasında Mevlevîhâne Mahallesine rastlanmamaktadır.
1066’da (1656) Tokat’tan geçen Evliya Çelebi, usta neyzenler eşliğinde haftada iki gün âyin yapılan Tokat Mevlevîhânesi’nden Beşiktaş Mevlevîhânesi derecesinde gelişmiş önemli bir Mevlevî tekkesi diye bahsetmektedir. Evliya Çelebi’ye göre I. Ahmed’in veziri olan Muslu Ağa, Mevlevîler için bir vakıf kurmuş ve kendi konağının bulunduğu geniş arazinin bir kısmına bu mevlevîhâneyi inşa ettirmiştir. Asıl vakfiyesi henüz bulunmamakla birlikte Tokat Mevlevîhânesi’nin son şeyhi Mehmed Hâdi Dede Efendi’nin Konya çelebisine yazdığı 1911 tarihli mektupta ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivinde bulunan çok sayıda belgede mevlevîhânenin 1048’de (1638) Muslu Ağa namındaki Tokatlı bir zat tarafından tesis edildiğinden ve Mes̱nevî’nin ilk mısraına ebced hesabıyla düşürülen tarihi belirten, “Muslu Ağa sâhte în tekyerâ Mevlevîyân tâ ibâdet mîkoned/Goft Mevlânâ zi-pîş-i târiheş: Bişnev ez ney çün hikâyet mîkoned” beyitlerinin tekkede bulunan bir kitâbe üzerinde bulunduğundan bahsetmektedir. Ancak Evliya Çelebi’nin I. Ahmed’in veziri olduğunu belirttiği Muslu Ağa resmî kayıtlarda, meselâ Tokat Şer‘iyye Sicilleri Arşivi’nde yeniçeri ağası diye kayıtlıdır.
1115 (1703) tarihli hüccete göre Muslu Ağa’nın yaptırdığı mevlevîhâne zamanla yıkılmış ve yalnız arsası kalmış, meşihatta bulunan Müderris Mehmed Efendi b. Dânişî Ali Efendi mevlevîhâneyi tekrar inşa ettirmiştir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 2007 yılında kurulan Tokat Mevlevihanesi Vakıf Müzesi’nde, Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı cami ve mescitlerden elde edilen, tarihi eser niteliği kazanmış teberrükât eşyalarından örnekler sergilenmektedir. Eser grupları arasında; Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu, Kırşehir Kayseri ve Tokat yöresinden geç döneme ait halı ve kilim örnekleri ile el yazması Kur'an-ı Kerimler ve diğer el yazması diğer kitaplar, şamdanlar, Yağıbasan Medresesinin kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkan sırlı seramik parçaları, parfüm şişeleri sergilenmektedir.
Binanın mevlevihane olması nedeniyle üst katta sema törenini canlandıran semazen maketleri, Mevleviliğe ait sikke, tespih, kudüm, sema tahtası gibi eşyalar sergilenmektedir. Mevlevihanenin zemin katında beş oda yer almaktadır. Şeyhin kabul odası (baş oda) dışındakiler çeşitli hizmetlerin görüldüğü mekânlardır. Mevlevihanenin ikinci katında bulunan semahane kısmına dışarıdan bir merdivenle çıkılır. Semahane girişi önünde ahşap direkli bir balkon bulunmaktadır. Üst kata hakim olacak derecede geniş tutulmuş olan semahane ahşap sütunlarla taşınan kubbe ile örtülüdür. Güneyinde alçı malzemeli mihrap bulunur ve semahanenin girişi mihrabın tam karşısındaki girişten sağlanır. Girişin sağında ve solunda sema ayinini izlemeye gelenler için ayrılmış kısımlar ile üst kısmında sazendelerin yer aldığı mahfil şeklinde mutrıbhane bulunmaktadır. Semahanenin doğu tarafında ara kat şeklinde kadınlar mahfili bulunmaktadır.
Binanın arka kısmında Şeyh ailesinin ikametine ayrılmış konak ile Hamuşan denilen mezarlık alanı bulunmaktadır.
ADRES: Soğukpınar Mahallesi, Bey Sokağı
Tel: 0356 213 30 83
Fax: 0356 213 3067
Giriş ücretsizdir.
Kuzey Batısında Dürgelzade Camii, batısında Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı Saraçhane dükkânlarının kalıntıları üzerine inşa edilen evler, doğusunda Vakfa ait arsa, kuzeyinde park ve Horhor Caddesi yer almaktadır.
Bu Külliye, Sultan Mustafa II. Devrinin meşhur sadrazamlarından Amcazâde Hüseyin Paşa tarafından 1644-1702 yılları arasında yaptırılmıştır. Amcazâde Hüseyin Paşa 1702 tarihinde vefat etmiştir. Mezarı külliyenin hazîresindedir.
Dershane-Mescit (Darü'l-kurra), medrese odaları, kütüphane, Sıbyan Mektebi ve Sebil bölümlerinden meydana gelen külliyenin kapısından içeri girildiğinde Klasik U tipi Medreselerden farklı serbest bir medrese planı dikkati çeker, bahçesi ve şadırvanı ile ahenkli bir görüntü oluşturmaktadır.
Külliyenin ön cephesinde yuvarlak kemerli cümle kapısı, sağ tarafında Şeyhü'l-İslam Mustafa Efendi'nin yaptırdığı çeşme (1739) kitabesiyle beraber durmaktadır.
Kuzey kısmında ise altında dört adet Vakıf dükkanının bulunduğu iki kubbeli Sıbyan Mektebi yer almaktadır. Cümle kapısının hemen yanında Amca-zade ve yakınlarına ait üç adet hazîre bulunmaktadır. Avlunun kuzeyindeki iki katlı kütüphanenin kapısı üzerinde yer alan kitabeye göre; 1755 yılında Hüseyin Paşa''nın kızı Rahime Hanım tarafından tamir ettirildiği anlaşılmaktadır.
Bugün Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi olan Külliyede; taş kitabeler, mezar taşları, çiniler, ahşap eserler, ölçü aletleri, aydınlatma araçları, dekoratif inşaat malzemeleri, mimari elemanlar, tuğralar, tavan süslemeleri, (ahşap ve alçı) rahleler, sedef ve bağa kullanılan, kündekârî ahşap işçiliğinin ince üslubunu yansıtan eserler, madeni eserler (gülabdan, buhurdan, şamdan, sancak ve alemler, ibrikler, mangallar) mevcuttur.
Bu eserlerin bir kısmı Kütüphane ile Sıbyan Mektebi arasındaki bahçe ile dershane ve Medrese odaları arasındaki bahçede olmak üzere "Açık Hava Müzesi" şeklinde düzenlenmiştir. Bahçede Fatih Camiine ait minare külahı, çeşme aynaları, kurnalar, kitabeler ve mimari eserler sergilenmektedir. Sütun başlıkları, tuğralar ve mezar taşları da yine bahçede sergilenmektedir. Mezar taşları bölümünde Mimar Ayas'ın mezar taşı da bulunmaktadır.
Ayrıca Yavuz Sultan Selim devrinin önemli devlet adamı Tacizade Cafer Çelebi'nin mezar taşı da Müzede muhafaza edilmektedir.
Müzede, Huand Hatun Hamamına ve Beyşehir Demirli Mescid'e ait Selçuklu çinilerinden başka erken devir Osmanlı çinilerini oluşturan Bursa Yeşil Külliye; Edirne Şah Melek Camii Çinilerinin eşsiz örnekleri de yer almaktadır.
Klasik Osmanlı devrine ait XVI. Yüzyıl ve sonrası çinileri, Topkapı Sarayı, Rüstem Paşa Camii, Takkeci İbrahim Ağa Camii, Ahmet Külliyesi Arasta Sebili içinde kullanılan ve değişik teknikleri haiz olan Çiniler, Kubbetü's -Sahra çinileri örnekleri müzede muhafaza edilmektedir.
Ahşap Eserler de Müzede en nadide eserler olarak yer almaktadır. Ankara Ahi Elvan Camii dolap ve pencere kapakları, XIV. Yüzyıl Selçuklu devrinin en güzel örneklerini oluşturmaktadır. Rumi Palmetli oyma şebekeler, geç devir Osmanlı Arması XIX. Yüzyıl ahşap eserler de yine müzede koruma altındadır.
Ölçme aletleri (Sekstant, yükseklik ölçeği altimetre, yağmur ölçme aleti, rubnu tahtaları, açı ölçmede kullanılan teodolit ve saatler) ile aydınlatma araçları (Şamdanlar, Cam Fanuslar, Fenerler, Kandiller) deve kuşu yumurtaları, buhurdanlar ve gülabdanlar, müzenin diğer nadide örnekleridir.
Müzede ayrıca inşaatlarda kullanılan çivi, demir kenet, kapı kulpları, kilit-anahtar, menteşe ve musluklar da yer almaktadır. 1529 adet eser mevcuttur ve camilerden müzeye intikal eden eserler nedeniyle müzedeki eser sayısı sürekli değişim göstermektedir.
Müze restorasyon nedeni ile ziyarete kapalıdır.
Posta Adresi:
İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü Türk İnşaat ve Sanat Eserleri Müzesi Müdürlüğü
Saraçhane Sk. No:1 Fatih/İSTANBUL
tel : 0 212 525 12 94
faks : 0 212 243 64 59
TÜRK VAKIF HAT SANATLARI MÜZESİ
Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı olan ve İstanbul'un Beyazıt İlçesinde bulunan Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi II. Beyazıt Külliyesine ait olan Beyazıt Medresesi içindedir. Daha önce giriş kapısının sağında, büyük dikdörtgen havuz bulunduğundan, halk arasında "Havuzlu Medrese" olarak da tanınmaktadır. Padişah II. Beyazıt tarafından 1506-1508 yıllarında yaptırılmıştır.
Müzenin bulunduğu medresenin tarihçesi:
Medresenin inşası, 1506-1508 de tamamlanmıştır. Caminin inşası 1497-1506 yılarındadır, Ancak Vakıflar Genel Müdürlüğündeki Vakfiye, 1505 tarihlidir. Bu durum, Caminin tamamlandıktan ve külliyenin yapımından sonra vakfiyenin düzenlendiğini ortaya koymaktadır.
Beyazıt Medresesinin vakfiyesinde, şeyhülislamların medresede müderrislik yapması şart koşulmuş olup, ancak şeyhülislamların işlerinin yoğunluğu nedeni ile, eğitim için yerlerine vekil tayin ettikleri ve böylece ders vekaleti müessesesinin ortaya çıktığı anlaşılmaktadır.
Camiinin kuzey batısında ve biraz uzağında olan klasik medrese planındaki II. Beyazıt Medresesi, merkezi bir dershanenin üç tarafında, 19 odadan oluşmuştur. Bina tamamen kesme taştan yapıldığı halde dershane bir sıra taş ve bir sıra tuğladandır. Sade silmeli, girişte kırmızı beyaz taşlar ve tacındaki tomurcuklarla ekleyici bir görünümü vardır. Baklavalı köşeliklere oturan kubbeli, iki yanında setlere sahip bir alandan sonra basık kemerli sade silmeli kapıyla karşılaşılır. Kapı üzerinde, sarı ve siyah boya ile yapılmış Rumî ve hatâîlerden oluşan bir alınlık bulunmaktadır. Giriş kapısı yanlarındaki birer pencerenin söveleri, pembe mermerden yapılmıştır.
Normal odalar, kareye yakın planlıdır. Köşe odalar ise daha büyüktür. Köşe odalarda, üç adet alt, bir adet üst pencere bulunmaktadır. Her odada ocak ve dolap yerleri vardır. Sağ kolda ayrıca önü avluya açılan setli bir yazlık oda bulunmaktadır. Revak 25 kubbelidir. Sol kolda üstü tonozlu bir geçit yer almaktadır. Bu geçidin işlevi anlaşılmamaktadır. Bir olasılıkla, buraya bağlı bir bölüme geçiş için kullanıldığı düşünülmektedir.
Dershane binası, revaklardan 3.65 metre uzakta olup aralarında sadece bir duvar bağlantısı vardır. Dokuz alt ve on iki üst penceresi bulunmaktadır. Yanlarda birer dolap yeri vardır. Ocak bulunmamaktadır. Kubbe kemeri yuvarlak, kapı kemeri pembe beyaz mermerdendir ve kubbe kasnağı sekiz kemerlidir. Giriş kapısı önünde, ince mermer sütuna basan ve sonradan eklendiği tahmin edilen ahşap bir saçak vardır.
Şadırvan, kaidesiz altı sütun üstünde, baklava başlıklı bir saçağa sahiptir. Havuz kısmı ise, sekiz kemerli olup, sade bir eserdir. Gerek dershane, gerek medrese kapısında kitabe yoktur. Medrese, birçok onarım görmüştür.
Beyazıt Medresesi, medreselerin kapatılmasından sonra, evrak tevzi yeri, fakirler için yerleşme yeri, bir süre yurt ve nihayet Belediye Müzesi ve Umumi Kütüphane olarak kullanılmıştır. 1943'dan sonra Gazanfer Ağa Medresesi'nin onarımı üzerine, Belediye İnkılâp Müzesi, Beyazıt Medresesi'nden Gazanfer Ağa' ya taşınmış burada sadece kütüphane kalmıştır.
İlk defa, 1968 yılında Yavuz Selim Medresesi'nde açılan Yazı Müzesi, Bayezit Medresesi'nin Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edilmesinden sonra, 28 Ekim 1984 tarihinde, Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi adı ile ziyarete açılmıştır.
Yazma ve levha eserlerin yanı sıra, çeşitli malzeme üzerine, (taş, cam, kumaş, maden) yazılmış eserlerin bulunduğu müzede, 277 adedi sergide olmak üzere toplam 3638 eser mevcuttur. Dershane odasında da kutsal emanetler sergilenmektedir. Müzedeki eserler, yazı çeşitlerine göre ayrılarak, eğitici olması ön planda tutularak sergilenmiştir.
Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesinde:
• Kûfî yazmalı Kur'an-ı Kerimler, Risâleler, Hint ve Mağrip hatlı yazma eserler, levhalar,
• Nesih Kur'an-ı Kerimler ve ahşap kat'ıa eserler,
• Muhakkak Kur'an-ı Kerimler ve sülüs levhalar,
• Tâlik yazma ve levhalar- istifli yazılar,
• Sülüs ve aynalı yazılar,
• Tuğralar, nesih Ku'ran-ı Kerimler,
• Hattat padişahlara ait, sülüs ve muhakkak yazmalar,
• İcâzetler,
• Hilyeler,
• Hanım hattatlara ait işleme yazılar,
• Meşkler, muhakkak Kur'an -ı Kerimler,
• Etnografik teşhir,
• Sülüs ve nesih murakkaklar,
• Kutsal Emanetler
• Olmak üzere 14 teşhir bölümü bulunmaktadır.
Küfi Kur'an-ı Kerim, Risâleler, Hint ve Mağrip Hatlı Yazma Eserler ve Levhalar Bölümünde:
IX.yy.- X.yy. a tarihlendirilen ve müzenin en eski eseri olan Kûfi Kur'an-ı Kerim bulunmaktadır. Hattatı, Mehmet bin İdris' tir. XII.yy.' a tarihlendirilen risâleler ile nesih karakterli Hint yazısı ile yazılmış Kur'an-ı Kerim de bu bölümde bulunmaktadır.
Duvarlarda, Kolağası Arif, Vâsıf, Mehmet Ali Mekki'nın kûfi yazı ile yazılmış levhaları bulunmaktadır.
Nesih Kur'an-ı Kerimler ve Ahşap Kat'ıa Eserler Bölümü'nde: Mustafa Hilmi Mehmet Şevki, Üsküdarlı İbrahim, Kayyumzade Mehmet Salih' in nesih Kur'an-ı Kerimleri ile, Mehmet Zaifi'nin nesih yazı ile yazdığı risâleler mecmuası bulunmaktadır.
Duvarlarda kadife üzerine ahşap ve fildişi malzeme ile yazılmış kat'ıa levhalar sergilenmektedir. Ayrıca, Kâmil Efendi'nin ve Nazif Beyin celî sülüs, Rami'nin ve Fuat'ın sülüs hat ile yazdıkları levhalar teşhir edilmektedir.
Muhakkak Kur'an-ı Kerimler ve Sülüs Levhalar Bölümü'nde: Hemedanlı Ahmet Oğlu Muhammed Hallâvî'nin muhakkak hatlı Kur'an-ı Kerim'inin yanı sıra, hattatı bilinmeyen muhakkak Kur'an-ı Kerimler sergilenmektedir.
Duvarlarda Mehmet İzzet, Mustafa İzzet, Şefik gibi değerli hattatların sülüs hatları teşhir edilmektedir.
Tâlik Yazmalar ve Levhalar Bölümü'nde: Hattatı bilinmeyen tâlik Kur'an-ı Kerim'in yanı sıra, Mehmet Oğlu Cezerî'nin Şerh-i şalibi ile hattatı bilinmeyen tefsir kitabı bulunmaktadır.
Duvarlarda ise Abdülaziz, Seyyid Abdülkerim, Mehmet Nuri, Ali Haydar, Mevlevî Zeki Dede, Yesârizade Mustafa İzzet' in tâlik hatları sergilenmektedir.
Sülüs ve Aynalı Yazılar Bölümü'nde: Hüseyin Dede oğlu Ahmed, Mehmet Ali El Rûmi Oğlunun yazdığı Kur'an-ı Kerimler teşhir edilmektedir.
Duvarlarda hattatı bilinmeyen tâlik levhanın yanı sıra, Mustafa İzzet' in sülüs, aynalı hatları ile Kâmil Akdik, Tevfik, Abdülfettah, Saray-ı Amire Katip Ömer'in yazıları sergilenmektedir.
Tuğralar ve Nesih Kuran-ı Kerimler Bölümü'nde: Rüstem'in ve adı bilinmeyen bir hattatın yazdığı nesih Kur'an-ı Kerimler teşhir edilmektedir.
Duvarlarda, Mümtaz, Abdullah Tevkii, Vehic ve Kudsî'nin Tuğraları sergilenmektedir. Tuğralar, II. Mahmud ve III. Selim'e aittir. Bunun dışında Tuğra istifli hatlar'da bulunmaktadır.
Hattat Padişahlar, Sülüs ve Muhakkak Yazmalar Bölümü'nde: III. Murad'ın tâlik ile yazılmış hattı ile, Sultan Abdülhamid II. nin kendi elleri ile yaptığı ceviz ve gül ağacından rahle sergilenmektedir.
Bunun dışında, Vahideddin Efendi, Sultan Abdülmecid, III. Ahmet ve II. Mahmud'un hatları da burada teşhir edilmektedir.
İcazetler, Nesih Kur'an-ı Kerimler Bölümü'nde: Ali Râsim, Hafız Abdülkadir Necati, Hüseyin Hamid, Hafız Mustafa Rakım, Recai Efendi, Mehmet Vasfi, Mir Osman Edib, Mehmet Rüştü, Emine Behcet Namıka, İsmail Şemseddin'in icâzetleri sergilenmektedir. Ayrıca Hasan Hayri, Mehmet Oğlu Mahmud, Muhammed Larioğlu Alaeddin'in nesih Kur'an-ı Kerimleri bu bölümü süslemektedir.
Hilyeler Bölümü'nde: Hacı Ahmed Arif, Vahdeti Bey, Kağıtcızade Feyzullah, Hafız Osman , İbrahim Sükûti, Ali Rıza, Tahsin Hilmi, Mahmud Celaleddin, Mehmet Şefik, Osman'ül Enverî, Hafız Mehmet Fehmi Ketebel hilyeler sergilenmektedir.
Hanım Hattatlar-İşleme Yazılar Bölümü'nde: Yazılar sülüs yazı ile işlenmiştir. Çoğunun hattatı bilinmemektedir. Şefik Bey, Sabri Mustafa İzzet, Yesari , Selma, Nasiye Ketebeli hatlar bu bölümde sergilenmektedir.
Meşkler-Muhakkak Kur'an-ı Kerimler Bölümü'nde: Katipzade Refii Yesari, Mahmud Celaleddin, Yedikulelli Seyyid Abdullah, Rakım, Mehmet Esat'ül Yesari'ye ait sülüs ve tâlik meşkleri sergilenmektedir.
Hacı Mustafa İbnî Osman'ın muhakkak Kur'an-ı Kerim'i de bu bölümdedir.
Etnografik Teşhir Bölümü'nde: Klasik medrese yaşamını yansıtan bir sergileme mevcuttur. Burada, mankenler yardımı ile, hattat ve iki küçük talebesi, devrin giysileri içinde hat öğrenmeleri canlandırılmıştır. Bu teşhir ile müzedeki monotonluk kırılarak ilk defa derse vekalet sisteminin uygulandığı ellili medreseler grubuna giren medresede, hat eğitim atmosferi yansıtılmıştır.
Sülüs ve Nesih Murakkâlar Bölümü'nde: Mustafa Dede ve Tabağızade İzzet'in sülüs ve nesih hattı ile yazdığı murakkâlar sergilenmektedir.
Duvarlarda, İzzet, Refik, Ali, Hacıbeyzâde Ahmet Muhtar, Ferit Şefik, Şeyh Muhammed Sırrı, Vahdeti, Abdülvahit'in sülüs ile yazılmış taç şeklinde istiflenmiş hatları mevcuttur.
Kutsal Emanetler Bölümü'nde: Ortada 585x3.14 m. ebadında orijinal Kâbe Kapısı örtüsü yer almaktadır. Siyah kumaş üzerine "El Hac Ali Muhammed Eba Paşazade" tarafından yazılan hatlar, altın ve gümüş iplikler ile işlenmiştir. H.1301 tarihlidir. Burada, İpek, sıra saten, kendinden desenli, jakarlı Kâbe örtüsü (Siyah) ve Kâbe iç örtüsü (Kırmızı) ile Makâm-ı İbrahim örtüsü olduğu sanılan işleme örtü de sergilenmektedir.
Sakal-ı Şerif, orjinal kutusunda muhafaza edilmektedir. Hazreti Muhammed'in kabir toprakları, kapalı bir şişe içinde muhafaza edilerek sergilenmektedir. Bunun dışında, Hazret-i Muhammed'in saç-ı şerifleri, zıbın-ı saadetleri, Kuşağı Şerifi'nin bir parçası gibi kutsal emanetler de bu bölümde bulunmaktadır.
Duvarlarda, Mekke, Medine, Müzdelife, Arafat Dağı'nı tasvir eden minyatürler, Kabe'yi çeviren yazı Kuşağı Parçası, III . Sultan Ahmet'in, II. Mahmud'un Sami Efendi'nin, İbrahim Nesafe'nin hat levhaları sergilenmektedir.
Koridorlarda, çeşitli hattatlara ait eserlerin yanısıra, vitrin içlerinde, yazma eserler teşhir edilmektedir. Hasan Rıza, Şeyh Muhammed Selim el Kadiri, II. Mahmud, III. Ahmet, Mehmet Şefik, Seyyid Mehmet Tahir, Hafız Vahdeti, Res'a, Mahmud Celaleddin, Sami, Muhammed Cevdet'in levhaları sergilenmektedir.
Koridorlardaki vitrin içlerinde Kur'an-ı Kerim cüzleri, Sahihi Buhari Cüzleri, Karahisarlı Nasuhizade İdris, Arapzade Mehmet Oğlu Ahmet, Ahmet Oğlu Mehmet'in yazdıkları Kur'an-ı Kerimler sergilenmektedir.
Sürekli Takvim (Ruznuma-i Cedide) üzeri hatlı teberler, Türkçe tefsirli Kur'an-ı Kerimler, Valde Sultan Vakfı gümüş takım, lake kalemdan kubur ve hat malzemeleri (makta', kalemtraş, mühre, kamış kalem, makas vs.) revaklardaki vitrinlerde sergilenmektedir.
Müzenin bahçesinde, Çırçır'lı Ali, Sami Efendi'nin celî sülüs M. İzzet ve Nuri'nin tâlik hatları ile yazdığı taş kitabeler teşhir edilmektedir. Bunun dışında, H.1213 tarihli bir mezar taşı da bahçede sergilenmektedir.
Müze bahçesinde, Ahmet Ziya Bey tarafından yapılmış iki güneş saati bulunmaktadır.
Müze restorasyon nedeni ile ziyarete kapalıdır.
Posta adresi:
İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü - Türk Vakıf Hat Sanatları Müzesi
Beyazıt Camii Camii karşısı Beyazıt/ İSTANBUL
Telefon: 0.212. 527 58 51
Çifte Minareli Medrese Vakıf Eserleri Müzesi
Erzurum Vakıflar Bölge Müdürlüğü
Kuruluş Tarihi: 17.07.2021
Kitabesi bulunmadığı için kesin tarihi bilinmemekle beraber yapının 13. yy ’ın son çeyreğinde yapıldığı düşünülmektedir. Anadolu’nun en büyük açık avlulu medresesi olan Çifte Minareli medrese 35.00 x 48.00m. boyutlarında dikdörtgen bir alan üzerine kurulmuş, açık avlulu, dört eyvanlı, revaklı ve iki katlıdır. Dört eyvanlı, açık avlulu medreseler grubunda yer alan yapının 42 adet bağımsız bölümü bulunmaktadır.
Bitkisel, geometrik ve figüratif bezeme unsurlarının oldukça yoğun uygulandığı yapı Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından Erzurum, Erzincan, Bayburt, Ardahan, Kars, Iğdır ve Ağrı İllerinden getiriliş olan tarihi eser özellikli teberrükat eşyaların sergilendiği Vakıf Eserleri Müzesi olarak açılmış ve halen hizmet vermektedir.
ADRES: Erzurum Çifte Minareli Medrese Vakıf Eserleri Müzesi, Rabia Ana Mahallesi, Cumhuriyet Cad. Yakutiye
TELEFON: 04422150045
Giriş Ücretsizdir.
Sivas Gök Medrese Vakıf Müzesi
Sivas Vakıflar Bölge Müdürlüğü
Kuruluş Tarihi: 18/03/2021
Gök Medrese, Anadolu Selçuklu Devleti zamanında 1271 yılında yapılmıştır. Taç kapıda bulunan kitabesinde IV. Kılıçarslan oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev saltanatında, vezir Sahip Ata Fahrüd-din Ali tarafından yaptırıldığı yazar. Sahip Ata yaptırdığı için asıl adı "Sahibiye Medresesi" olan medrese; yivli minareleri, eyvan ve mescidinde kullanılan gök mavisi ve turkuaz renkli çinilerin yoğunluğu sebebiyle zamanla Gök Medrese adını almıştır.
Mimarisi, taş bezemeleri, çini süslemeleri ve anıtsal mermer taç kapısıyla Selçuklu döneminin eşsiz eserlerindendir. Mimarı Kaluyan El Konevi'dir. Rum asıllı Kaluyan, eserinde taş, tuğla, çini ahengini yakalayıp geometrik kurguyu üst düzeye çıkarmıştır.
Vakfiyesinden anlaşıldığı üzere ilk olarak fıkıh (İslam Hukuku) medresesi olarak kurulmuş olup sonraları astronomi, kimya, matematik gibi dersler de verilmiştir. Örneğin Sivas' ta kadılık yapan Kutbu' d-din Şirazi (1236-1311) din bilgini olmasının yanı sıra astronomi, fizik, tıp alanlarında dikkat çeken bir alimdir ve Gök Medrese ' de müderrislik yapmıştır.
Geçmişten günümüze birçok onarım gören Gök Medrese, 2014 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğünce restorasyon çalışmalarına başlanmış ve 2020 yılında çalışmalar tamamlanmıştır. 2021 Ocak ayı itibari ile Sivas Gök Medrese Vakıf Müzesi olarak ziyaretçilerine kapılarını açmıştır.
Gök Medrese Vakıf Müzesi' nde ana tema ziyaretçileri zaman yolculuğuna çıkarıp, dönemin ücretsiz özel yatılı üniversitesindeki eğitim-öğretim hayatına, vakıf kültürü ile eğitimin iç içe geçmiş haline ve Sivas' taki Selçuklu mirasına modern teknolojiden de yararlanarak tanıklık etmek olmuştur. Ülkemizde müzecilikte ilk kez kullanılacak olan Hololens ile 1271 yılına doğru çıkılan zaman yolculuğunda mescitte namaz kılan insanlar, derslikte ve yatakhanede öğrenciye ait görüntüler ve sergi eserlerinin zenginliğine şahit olacaklar. Yabancı dil seçeneği de bulunan bu sanal gözlükle yabancı turistler rehbere ihtiyaç duymadan müze gezisini tamamlayacaklar.
Türk halı sanatının en güzel örneklerinden olan Sivas halı-kilimlerinin farklı yüzyıllara ait örnekleri sergilenirken, sergide olmayanlar dokunmatik masada incelenebilmektedir. Sergi odalarında bilgilendirme panolarının yanı sıra envanterli eserler ve restorasyon esnasında kazılarda bulunan önemli parçalar yer almaktadır. Video mapping ile Sivas'ta bulunan Anadolu Selçuklu eserleri, dolayısıyla Gökmedrese dönemdaşı olan yapılarla bir arada sunulurken, aynı zamanda Sivas'a gelen turistler için gezilip görülmesi gereken yerler hakkında kısaca ön bilgilendirme yapılmış olunuyor.
ADRES: Gökmedrese Mahallesi, Gökmedrese Caddesi No:1 SİVAS/Merkez
TELEFON: 0(346) 225 00 66
Giriş Ücretsizdir.