- Kurumumuzun Tarihçesi
- Atatürk Ve Vakıflar
- Misyon Ve Vizyon
- Tarihte Vakıflar
- Vakıf Deyimleri Ve Terimleri Sözlüğü
- Genel Müdürümüz
- Teşkilat Şeması
- Bölge Müdürlükleri
- İşletme Ve İştirakler
- İdari Birim Kimlik Kodları
- Birimlerin Görev Ve Tanımları
- Hizmet Standartları
- Kurumsal Kimlik
- 2019 Yılı Mali Tabloları
- 2020 Yılı Mali Tabloları
- 2021 Yılı Mali Tabloları
- 2022 Yılı Mali Tabloları
- 2023 Yılı Mali Tabloları
- 2024 Yılı Mali Tabloları
- Stratejik Planlar
- Faaliyet Raporları
- Mali Durum Ve Beklentiler Raporu
- Performans Programları
- Standart Dosya Planı
- Vakıflar Tek Düzen Hesap Planı
VAKIF KAYITLAR ARŞİVİ
VAKIFLAR GENEL MÜDÜRLÜĞÜ VAKIF KAYITLAR ARŞİVİ
Arşiv ve Arşivcilik
Kadim devletlerin dünü ile bugünü arasındaki sağlam bağlar kurarak geçmişi referans kabul ederek geleceğine ve geleneğine yön vermesinin temel dayanağı hiç şüphesiz sahip oldukları arşivler, yazıtlar ve yazılı olmayan geleneklerdir ve uygulamalarıdır.
Yeryüzünden yaşayan toplumların ve devletlerin her birinin kendine has gelenek görenek, kültürü ve uygulaması bulunmaktadır. Devletlerin veya toplumların sahip olduklarının daha sonraki dönemlere aktarılması, yazılı kayıtlar, resimler, çizimler, giysiler, mimari eserleri, gelenek, görenek uygulamaları ile olmaktadır. Bu sebeple başta gelişmiş ülkeler olmak üzere bütün ülkeler sahip oldukları kültürleri diğer kültürlere veya ülkelere tanıtmak amacıyla, arşivler, müzeler, kazı alanları ve kütüphaneler inşa ve ihya etmektedirler.
Milletleri bir arada tutan, onları birbirlerine yaklaştıran en temel öğelerden biri o milletin sahip olduğu tarihî ve milli şuurdur. Bu şuuru şekillendiren, canlı tutan ve nesilden nesile aktarımını sağlayan şey ise devlete ait tarihî belge ve vesikaların kayıt altına alınarak saklandığı arşivlerdir.
Ayrıca arşiv belgeleri diğer bir açıdan da devletlerin uygulamalarındaki başarılarını ve medeniyet tasavvurlarını ve tarihi süreçteki diplomatikasını da gün yüzüne çıkaran vesikalardır.
Burada özellikle arşivleri ele alacak olursak; arşivler devletlerin veya milletlerin geçmişi ile irtibat kurmasını sağlayan hafızasının temelini oluşturmaktadır. Zira arşiv belgeleri, devletlerin askeri, siyasi, diplomasi, iktisadi, hukuk, sosyal hayat, gelenek ve kültürleri ile ilgili uygulamaların en önemli bilgi kaynaklarıdır. Türkçe’de Arşiv kelimesiyle açıklanan bu terim, diğer dünya dillerinde de (Yunanca’da Arkheion, Latince’de Archivum, Almanca Archiv, Fransızca Archives, İngilizce Archives) aynı tabirle kullanılmıştır. Osmanlı Devleti’nde ise Hazîne-i Evrâk ve Mahzen-i Evrâk tabiriyle açıklanmaktadır.
Türklerde arşivin tarihi Uygurlara kadar uzanmaktadır. Bu milletin şehirlerinde zengin kütüphaneler, resmi daireler, mahkemeler ve resmi yazışmaların saklandığı arşivler bulunmaktaydı. Günümüzde, ülkemize miras kalan arşivlerin büyük bir kısmını, Osmanlı Devleti’nde de devam eden bu arşiv anlayışına borçluyuz. Bugün ülkemizde; Başbakanlık Osmanlı Arşivleri (Hazine-i Evrâk), Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi, İstanbul Müftülüğü Şeriyye Sicilleri Arşivi, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivi ve Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi başta olmak üzere çeşitli arşivler bu anlayış sayesinde günümüze kadar ulaşmışlardır.
Vakfiye ve Vakıf
“Bir aynı menfaati ibâdullâha âid olmak üzere aslını müebbeden habs etmektir” veya “Menfaati ibâdullâha aid olmak üzere aslı müebbeden habs olunan ayn demektir” şeklinde tarif edilen (Ahmed Hamdi, 1330: 22) “vakıf” İslam hukuku kitaplarında “sadaka” veya “sadaka-i câriye” bölümlerinin altında mütalaaya tabi tutulmaktadır. Vakfa; habs kökünden gelen “hubus” ta denilmektedir; bunun çoğulu olarak “ahbas” gelir ki eski kaynaklarda vakıf için bu tabir çokça kullanılır. Vakıf anlamına gelen ve İslam’ın ilk dönemlerinde kullanılan kelimelerden birisi de “f’i-sebîlillâh”ın simgesi olan “sebil” kelimesiyle aynı kökten gelen “tesbîl” ıstılahlarında kullanıldığı görülür.
Diğer bir ifadeyle vakıf; Kişinin mülkiyetinde veya tasarrufunda olan bir taşınmazı veya nakit parayı Allah rızası için bir hayır hizmetine ve insanların menfaatine ebediyyen tahsis etmesidir. Vakfiye ise; Hukuki tüzel kişiliğe sahip bir belge olup; Vakfın akarları, hayratları, şartları, yönetim şekli gibi hususların yer aldığı nizamnamesidir. Günümüz terminolojisi ile ifade edecek olursak vakfın senedi diyebiliriz. Vakfiyeler düzenleniş itibariyle genelde belirli bir format çerçevesinde düzenlenen bir belge türü olmakla birlikte, formata uymayan kendine has vakfiye örneklerine de rastlanılmaktadır. Genel olarak Besmele ile başlayan vakfiyelerin giriş bölümünü Allah’a hamd (hamdele), Hz. Muhammed’e salat ve selam (salvele) kısımları oluşturur. Bu kısmı çoğunlukla vakıf kurucusunun adı, baba adı, oturdu mahalle, makamı gibi vâkıfın statüsü gelir. Vakıf kurucusu padişah, hanım sultan, sadrazam, vezir, paşa ve devlet kurumlarında görev yapan önemli bir makam ya da eşraftan varlıklı bir kimse ise, vakıf kurucusunun tanıtıldığı bu kısım edebî bir üslupla yazılır. Arapça başlayan Hamdele, Salvelenin ardından statü ve vakfedilen mal/para paralelinde Âyet, Hadis, Farsça yahut yine Arapça olarak vecize ve methiyeler detaylı bir biçimde dizilerek vâkıf tanıtılır. Bu bölüm reâyâ için nispeten daha az teferruatlıdır. Devamında gelen fasıl ise küçük farklılıklar olsa da genelde standarttır. Vakfedilen akâr ve hayrât (mal/para), bunlardan kimlerin nasıl yararlanacağı, hizmetin ne surette yürütüleceği, görevli seçimi, ücretlerin nasıl ödeneceği, vakfı yönetecek mütevellilerin ve denetleyecek kişilerin nasıl seçileceği gibi hususlar belirtilir. Tüm bu hükümler ve şartlar, tereddüde mahal bırakmayacak şekilde yazılır ve vakfın sahih olup olmadığı, Hanefi mezhebi imamlarının görüşleri doğrultusunda hükme bağlanır. Vakfın sonsuza kadar ayakta kalması için şartlara uyan kişilere dua; kuralları ihlal edip vakfı zarara uğratanlara beddua edilerek tarihlendirme yapılır ve kadı onayı için huzurda bulunan şahısların künyeleri verilerek belge sona erdirilir.
Arşivlerde bulunan vakfiyeler günümüze; orijinal vakfiyeler, istinsah vakfiyeler, taş veya ahşap üzerine yazılmış vakfiyeler olmak üzere üç şekilde ulaşmıştır. Bununla beraber, vakfiyesi mevcut olmayan vakıfların bazı hayrât eserlerinin kitabelerinde vâkıf ile ilgili detaylı bilgiler de vardır. Orijinal vakfiyeler, vâkıf tarafından düzenlenen ve kadı huzurunda onaylanan asıl metinlerdir. Ahşap, taş veya mermer üzerine işlenen vakfiyeler ise tam vakfiye olmayıp, vakfiyenin kısa bir özeti suretindedir. Arşivde bulunan vakfiyeleri ise şu dört grup şeklinde tasnif edebiliriz.
1- Osmanlı devrinden önceki vakfiyeler,
2- Osmanlı devrine ait vakfiyeler,
3- TBMM Hükümeti ve Türkiye Cumhuriyeti devri vakfiyeleri,
4- 1926-1967 tarihleri arasında Medeni Kanun’a göre kurulan tesis senetleri ile 1967 tarihinde kabul edilen 903 sayılı Kanun hükümlerine göre kurulan vakıflara ait vakıf senetleri.
5- 2008 yılından itibaren 5737 Sayılı Vakıflar Kanunu kapsamında kurulan vakıflara ait vakıf senetleri.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtlar Arşivi
Vakıflar bir uygulamanın adı olmasının ötesinde bir medeniyetin yürüyüşünü ve tekâmülünü hikâye eden bir müessesenin de adı olup, iyilik ve merhamet harekâtının ötesinde bir medeniyet tasavvuru eylemidir. Fethedilen ve Osmanlı topraklarına katılan yerleşim yerlerinin şehirleşmesinde veya yaşanabilir hal almasında vakıfların ehemmiyeti yadsınamaz bir gerçektir. Duruma göre şehirler imar ve ihya eden, dini, eğitim, sağlık ve sosyal alanlarda sayısız müessese vücuda getiren vakıflar, bazen de devletin güvenliği, ahalinin selameti için kaleler, palangalar ve ribatlar da inşa eylemiştir. Zira vakıflar için en önemli husus, dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun aklı ve gönlü dingin insanlar yetiştirmektir. Bu sebeple arşiv belgeleri içerisinde vakfiye ve vakıf belgeleri birincil kaynaklar konumundadır.
Günümüzde Türkiye’de bulunan en önemli arşivlerden birisi de Selçuklu, Osmanlı ve Osmanlı hinterlandında kurulmuş diğer medeniyetlere ait başta vakfiye olmak üzere vakıflarla ilgili çok sayıda defter ve belgeyi bünyesinde barındıran Evkaf Nezaretinden Vakıflar Umum Müdürlüğüne ve oradan da Vakıflar Genel Müdürlüğüne tevarüsen intikal eden Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşividir.
Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi toplamda 39 farklı fon adı altında 8317 defter ve 2.000.000 üzerinde Osmanlıca varak halinde evrakıyla ülkemizin en önemli arşivlerinden birisi olup, Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı dönemleri ile ilgili olarak; dini hayat, eğitim, sağlık, sosyal hizmetler ve kültürel müesseselerle ilgili çalışma yapacaklar için en önemli kaynakların yer aldığı bir arşivdir.
Nezaretler (Bakanlıklar) kurulmadan önce, Padişah, Valide, Hanım Sultanlar ile yönetim ve denetimin bir makama meşruta vakıfların defterleri ilgili nezaretler (Darussaade (Harameyn) Nezareti, Babussaade Nezareti, Şeyhulislam Nezareti gibi) tarafından tutuluyordu. Vakıfların büyük nâzırlıklara ait vakıf defterleri ve kayıtları, H. 1242 (M. 1826) tarihinde Evkâf-ı Hümayun Nezaretinin kurulması ile bu idareye intikal etmiştir. Bu kayıtlar, 26.11.1936 tarihinde Vakıflar Umum Müdürü Fahri Kiper zamanında Ankara’ya Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivine nakledilinceye kadar Atîk Ali Paşa Medresesinde muhafaza edilmiştir (Kunter, 1983:XII-XIII; Ateş, 1985:27-28). Kunter her ne kadar arşivin taşınması ile ilgili 26.11.1936 tarihini zikretse de Vakıf Kayıtlar Arşivinde bulunan dosyada arşivin taşınması ile ilgili detaylı bilgiler verilmektedir. Buna göre arşivde bulunan defterler 97 adet sandık, 1 adet kasa (kıymetli vakfiyeler bulunan) ve 14 parça hurç içerisinde 28 Şubat 1936 Cuma günü Haydarpaşa Gar’ından Ankara’ya hareket edecek trenin 8469 sayılı vagonuna koyularak vagon asma kilitlerle kilitlenmiş, asma kilitlerin konduğu zarfta mühürlenerek Evkaf Umum Müdürlüğü görevlisi Feridun Bey’in nezaretinde Ankara’ya sevk edilmiştir. Söz konusu tren 1 Mart Pazar günü Ankara’ya ulaşmış olup, belgeler Vakıflar Umum Müdürlüğü Mülhak Kısım Amirinin başkanlığında iki mimar, bir levazım memuru ve ayniyat muhasibinden oluşan komisyon tarafından teslim alınmıştır.
Vakıflarla ilgili gerek vakfiye gerek se muhtelif vakıf belgelerinin Türkiye’de muhtelif arşivlere dağıldığını görmekteyiz. Başta Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi olmak üzere Osmanlı Devletinin yönetim merkezi olan Topkapı Sarayı Arşivi, Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, Yazma Eserler Başkanlığı ve bağlı kütüphanelerde çok sayıda Vakfiye ve vakıf belgesi bulunmaktadır. Bunun sebebini ise bu kurumlarının tarihçelerine bakmak ortaya koyacaktır. Özellikle Devlet Arşivleri Başkanlığı bünyesinde bulunan Osmanlı Arşivleri “Hazine-i Evrak” ın bir nevi devamı niteliğinde olup, burada vakıflarla ilgili fonlar haricinde hemen hemen her fonda vakıflarla ilgili arşiv belgelerine rastlanılmaktadır. Topkapı Sarayı yukarıda belirttiğimiz üzere Devletin yönetim merkezi olup, özellikle denetimi ve yönetimi Darussaade Ağaları (Harameyn Nezaretine), Babussaade Ağaları/Kapı Ağası, Şeyhulislamlık gibi makamlara meşrut olan vakıflara ait Vakfiye, Muhasebe Kaydı, Tevcih, Berat gibi vakıflarla ilgili çok sayıda defter ve belgeyi bünyesinde barındırmaktadır. Yazma Eserler Başkanlığı bünyesinde bulunan kütüphanelerin neredeyse tamamı vakıflar yoluyla vücuda gelen kütüphaneler olup buralarda da çok sayıda Vakfiye ve vakıf belgesine rastlanıldığı gibi 1936 tarihinde kütüphanelerin Evkaf Umum Müdürlüğünden alınarak Maarif Nezareti'ne bağlanması üzerine cami ve medreselerde bulunan çok sayıda yazma eser de 1926-1950 yılları arası söz konusu kuruma bağlı kütüphanelere nakledilmiştir.
Ayrıca günümüzde Cumhurbaşkanlığına bağlı Devlet Arşivleri Başkanlığının hemen her fonunda vakıflarla ilgili vakfiye ve vakıf belgeleri yer almaktadır.